GİRİŞ
Zaman içerisinde insan, çevreye verdiği zararın farkına varmış ve çevreyi korumak adına girişimlerde bulunmaya başlamıştır. Bundaki amacın, özellikle sanayileşme ile çevreye verilen zararın bir nebze önüne geçmek; doğadaki diğer canlıları, özellikle hayvanların ve bitkilerin korunmasını sağlamak; şehirlerin düzenli görünmesini ile insan huzurunu sağlamak olduğu söylenebilir.
Bu çalışmada, Türk hukukunda çevrenin korunmasını amaçlayan bir kısım düzenleme incelenecektir.
I. ÇEVRE TANIMI
Çevre, insan dışındaki her şeydir[1]; çevredeki varlıklar, bu varlıklar arasındaki etkileşimli ilişkiler ve bu ilişkilerin sürdürülebilme gücüdür. Çevre etkiler ve etkilenir. Canlı ve cansız ögelerden oluşur[2]. Çevre Kanunu m. 2’ye göre çevre, “Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı” ifade etmektedir.
Çevre kavramı niteliksel ve mekansal açılardan incelenebilir. Niteliğine göre çevre, fiziksel ve toplumsal çevreden oluşur. Fiziksel çevre, doğal ve yapay olmak üzere ikiye ayrılarak ele alınabilir. Doğal çevre, insan müdahalesi olmadığı için değişikliğe uğramamış çevre olarak tanımlanırken, yapay çevre, insanlığın varoluşundan beri gelişen bir süreç içinde müdahalesi ile oluşturduğu, insanın bilgi ve kültür birikimine dayanarak, doğal çevresinde bulmuş olduğu yeraltı ve yerüstü zenginlikleri kullanıp yarattığı çevreyi ifade etmektedir. Toplumsal çevre ise, bir fiziksel çevre içinde bulunan insanların ekonomik, toplumsal ve siyasal sistemleri gereği yarattıkları insani, kültürel tarih ilişkilerin tümünü kapsar. Mekansal anlamda çevre, bir bölge etkileşimi içindeki çevresel ögelerin oluşturduğu bir bütün olup, yerleşme yerinin özelliklerine göre sınıflandırılabileceği gibi, yerel bölgesel, ulusal ya da uluslararası ölçeklerde de sınıflandırılabilir[3].
II. ÇEVRE SORUNLARI
İnsanoğlu ilk çağlardan bu yana yaşadığı çevre ile sürekli ilişki içinde olmuştur. İnsanoğlu, bu ilişki kapsamında doğadan yararlanmış ve doğayı işlemiştir.Ancak insanoğlu, son yüzyıllarda bilgi birikiminde ve teknolojide kaydedilen ilerlemelere koşut olarak doğaya egemen olmaya çalışmıştır. Doğaya egemen olmayı amaçlayan insanoğlu, gerekli gördüğü hallerde elindeki bilgi ve tekniği de devreye sokarak doğaya pervasızca müdahalelerde bulunarak sınırsızcaymışçasına doğadan yararlanmaya çalışmıştır. Bu durum, insan ile çevre arasındaki uyumu kısa zamanda bozmuştur. Bununla birlikte insanoğlunun çevreye verdiği zararların farkına varması uzun bir zaman almıştır.
Endüstri devrimi ile başlayan sanayileşme süreci ve buna paralel biçimde ortaya çıkan hızlı nüfus artışı ve kentleşme gibi nedenlerden kaynaklanan çevresel felaketlere bağlı olarak, çevre sorunları özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren insanlık için önemli bir gündem maddesi haline gelmiştir. Çevre sorunlarının insan varlığına karşı önemli bir tehdit oluşturduğunun anlaşılması, bu sorunlara karşı harekete geçilmesine yönelik girişimlerin hızlanmasını sağlamıştır[4].
İnsan tarafından yürütülen faaliyetler çevre sorunlarının temelidir ve bu sorunlar ile mücadele için bütüncül bir yaklaşım şarttır. Önceleri yerel nitelikte olduğu düşünülen çevre sorunları, uzun vadede bölgesel ve evrensel sonuçlar doğurabilmektedir[5]. Bu nedenlerden ötürü çevrenin korunması için bazı önlemlerin alınması zorunlu olmuştur. Bu mücadele tarzını benimseyen ülkemizde de çevrenin korunmasına yönelik düzenlemeler yapılmış, hukuk bu yaklaşımla şekillenmiştir.
1972 yılında ilan edilen BM Dünya Çevre Deklarasyonu’nun birinci maddesinde; insanın hem kendisine maddi destek olan, zihni, ahlaki, toplumsal ve ruhsal gelişimini sağlayan çevrenin yarattığı bir varlık, hem de onu tahrip eden bir varlık olduğu, insanoğlunun bilim ve tekniğin hızlı gelişmesiyle çevresini sayısız yöntemlerle ve tahmin edilemeyecek ölçüde değiştirecek bir güç elde ettiği belirtilmektedir.
Çevresel sorunlar, su hava toprak, denizlerin, okyanusların ve nehirlerin kirliliği güneşin ultraviyole ışınlarına karşı koruyan atmoserin stratoser katmanındaki ozon tabakasının incelmesi, havaya yayılan kükürtdioksit ve nitrojenin su ile reaksiyona geçmesinden oluşan asit yağmurları; dünyanın ikliminde belirli sebeplerle daha önceki dönemlere göre daha yüksek olan ısınma anlamına gelen iklim değişikliği gibi doğal çevreye ilişkin sorunlar ile çöl alanlarının kurak ya da yarı kurak bölgelere yayılması ve yerleşmesi anlamına gelen çölleşme; yoğun şekilde gelişmekte olan ülkelerde görülen ve ağırlıklı olarak tarımsal üretim amacıyla ormanların yok edilmesi anlamında gelen ormansızlaşma; toprak erozyonu; belirli hayvan türlerinin yok olması; flora ve faunanın bozulması; yenilenemez kaynakların tükenmesi gibi doğal kaynaklara ilişkin sorunları içermektedir[6].
Çevresel sorunlar sadece kirlenmeden değil, yoksulluk ve az gelişmişlikten de kaynaklanmaktadır. Bunun en büyük etkisinin ise şehircilik alanında görmekteyiz. Burada özellikle çarpık kentleşme göze çarpmaktadır. Kentte yaşayanların temiz hava, etkin atık toplanması, güvenli enerji sağlanması, ulaşım ve iletişim beklentileri giderek artmaktadır. Bunların sağlanabilmesi yol, kanalizasyon, boru ve kablo döşemesi ile enerji santralleri yapılması gerektirmektedir. Bütün bunların kent yaşamını en az etkileyecek, kent standardını yükseltecek, kentliye zarar vermeyecek standartlarda sağlanması zorunludur[7].
Bununla birlikte, gelişmiş ve zengin Avrupa ülkelerinde bile önemli çevresel faktörlerin kişiler üzerine etkileri eşit değildir. Bilgi eksikliği önemli olabilir ancak, politikalardaki eşitsizlik de çok önemlidir. Örneğin daha zengin gruplar karar almada daha etkili olabilir ve ortaya çıkabilecek tehlikelerden kendilerini daha iyi koruyabilirler. Örneğin bazı ülkelerde çevreyi kirleten fabrikalar gelir düzeyi düşük olan bölgelerde, gelir düzeyi yüksek bölgelerden çok daha fazla bulunmaktadır[8].
III. ÇEVRE KİRLİLİĞİ
A. TANIMI
Çevre kirliliğinin ortaya çıkmasındaki temel etken insan faaliyetleridir. Daha önceleri doğa ile uzlaşmak zorunda olan insan sanayileşme ve teknolojik gelişme ile doğaya hükmetmeye çalışmış ve faaliyetleri ile çevresel tahribatlar oluşturmuştur[9].
Çevre kirliliğinin oluşmasındaki başlıca neden sanayileşmedir. Sanayileşme ile birlikte, şehirlerde hızlı nüfus artışı olmuş; kalabalık insan topluluğunu kaldıramayan şehirlerde düzensiz kentleşme ve altyapı sorunları beraberinde gelmiştir.
B. BAZI ÇEVRE KİRLİLİĞİ TÜRLERİ
Hava Kirliliği: Havadaki katı parçacıkların ve gazların karışımıdır. Bu maddeler istenmeyen sağlık, ekonomik veya estetik etkilere neden olan havadaki konsantrasyonlara ulaşabilir. . Hava kirliliği, endüstriyel ve belirli yerel faaliyetlerin sonucudur. Enerji santrallerinde, sanayilerde, taşımacılıkta, madencilikte, bina inşaatlarında, taş ocaklarında, fosil yakıtların kullanımının artması hava kirliliğine yol açmıştır[10].
Toprak Kirliliği: Toprak, doğal çevrenin hayati bir parçasıdır. Bitkiler hayvanlar, kayalar, yeryüzü biçimleri, göller ve nehirler kadar önemlidir. Nitekim toprak, bitki türlerinin dağılımını etkiler ve çok çeşitli organizmalar için habitat sağlar[11].
Toprak kirliliği insan faaliyetleri sonucunda toprağın biyolojik, fiziksel, kimyasal ve jeolojik yapısında meydana gelen değişim sonucu ortaya çıkan bozulmadır.
Su Kirliliği: Su, tüm dünyada önemli bir doğal kaynaktır, gezegendeki yaşamın temelidir. Su kirliliği, evsel ve sanayi sıvı atıklarının arıtılmaksızın su ortamına bırakılması ve tarımsal verimi artırmak üzere kullanılan gübre ve zirai ilaçların toprak aracılığı ile su kaynaklarına aktarılması ile meydana gelmektedir[12].
Örneğin balık çiftliklerinden lağım ve diğer atıklar eniz yatağının ve midye türlerinin kirlenmesine yol açmaktadır. Bu etkiler yıllarca sürmekte ve çiftliklerden yüzlerce metre ötesine kadar etkilemektedir. Dalma çalışmalar balık çiftliklerinin altında ölü bölgeler oluştuğunu bu bölgelerde hiçbir deniz canlısının bulunmadığını belirtmektedir[13].
C. ÇEVRE KİRLİLİĞİNİN SAKINCALARI
İnsanın sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için çevre koşullarının da buna elverişli olması gerekir. Çevre, hastalıklara zemin hazırlayabilir. Sözgelimi iklim koşullarının solunum sistemi hastalıklarının artmasına yol açmasına etkisi büyüktür. Çevre, insanın doğrudan hasta olmasına sebep olabileceği gibi, bir kısım hastalıkların yayılmasını kolaylaştırabilir[14].
Gelişmekte olan ülkelerde her yıl 5 yaşından küçük 14 milyon çocuk sağlıksız içme suyu, yetersiz hijyen, çevre kirliliği, yaygın hastalıklar ve beslenme yetersizliği sonucu ölmektedir. Çevredeki çoklu faktörlerin etkilemesine bağlı olarak çocuklarda önemli sağlık sorunları ve etkileri ortaya çıkabilmektedir[15].
IV. ÇEVRE HUKUKU
A. GENEL OLARAK
Çevre hakkının konusu, korunması gerekli, çevresel değerleri ifade etmektedir. Bir başka deyişle kırsal ve kentsel araziler, doğal kaynaklar, su, toprak, hava, doğal ve tarihsel değerler, atmoser, ormanlık alanlar kısacası yaşamın kendisi ve hatta biyoser, çevre hakkının konusunu oluşturmaktadır.
Çevre hakkı, en temel insan hakkı olan yaşam hakkının, insan olmanın bir uzantısıdır. Bu niteliği ile de çevre hakkı sağlıklı ve dengeli bir biçimde yaşama hakkını ya da insancıl yaşam koşullarını tehdit eden her türlü çevre sorunlarının yaratılmasına karşı direnme ve talep hakkını içerir[16].
AİHS m. 2’de düzenlenen yaşam hakkına göre, devlet bireyi yaşamdan mahrum bırakmama görevinin yanında, yetki alanı içinde bulunanların yaşamlarını korumak için gerekli adımları atma hususunda pozitif görevi ve daha da önemlisi yaşamı korumak için yaşam hakkına yönelik tehditleri caydırır, yasal ve idari çerçeveyi uygulama görevi vardır.
Çevre hakkının muhatabının tespiti, sorumluluk ve yaptırım açısından önem taşır. Çevre hakkının kullanıcıları, bir başka deyişle sahipleri aynı zamanda muhataplarıdır. Çevre hakkının muhatapları, bu hakka saygıyı sağlamakla görevli, yani kendilerine çevreyi koruma yükümlülüğü düşen kişiler ve kuruluşlardır. Keza devlet de muhataplar arasındadır[17].
B. ÇEVRE HUKUKUNA AİT OLAN İLKELER
İdare Hukuku’nun bir alt dalı olarak gelişen ve daha sonra bağımsız bir hukuk dalı olan Çevre Hukuku’na ait pek çok ilke olsa da konu ile alakalı olan birkaç ilkeye değinmek gerektiği kanaatindeyim.
1. Sürdürülebilir Çevre İlkesi
Sürdürülebilirlik, yapılan işten elde edilecek faydalar maksimize edilirken, bu faydaların elde edilmesini sağlayan kaynakları mümkün olduğu kadar korumak ve zenginleştirmektir[18].
Bu husus Çevre Kanunu’nda[19], Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda[20]
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda, Kara Avcılığı Kanunu’nda kendine uygulama alanı bulmuştur.
2. Kirleten Öder İlkesi
Çevrenin zarar görmesini, çevre kirliliğini önlemeye ya da böyle bir zarardan/kirlenmeden doğan olumsuz sonuçları kaldırmaya yönelik tedbirlerin maliyetini, bu zarar ve bu kirlenmenin faili olan kirletene yüklemeyi amaçlar[21].
Bu ilke, uzun bir süre bedava bir kamusal mal olarak görülen çevrenin sınırsızcaymışçasına hoyratça kullanılmasının ortaya çıkardığı ekolojik krizin ekonomide neden olduğu sorunlara bir neden olarak geliştirilmiştir[22].
Bu ilke Çevre Kanunun m. 3/g’de uygulama alanı bulmuş ve, “ Kirlenme ve bozulmanın önlenmesi, sınırlandırılması, giderilmesi ve çevrenin iyileştirilmesi için yapılan harcamalar kirleten veya bozulmaya neden olan tarafından karşılanır. Kirletenin kirlenmeyi veya bozulmayı durdurmak, gidermek veya azaltmak için gerekli önlemleri almaması veya bu önlemlerin yetkili makamlarca doğrudan alınması nedeniyle kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan gerekli harcamalar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre kirletenden tahsil edilir” denilmiştir.
3. Önleme İlkesi
Önleme ilkesi, günümüzde çevre hukukuna temelini oluşturan en önemli ilkelerden biridir[23]. Bu ilke, çevreye verilen zararları tazmine etmenin veya kirlilik kaynağı tesisleri temizlemenin, bu zararları ya da kirliliği önlemekten daha pahalı ve daha güç, karmaşık olacağı yaklaşımından hareket eder[24].
Önleme ilkesi, ilgili makamların henüz çevresel sorunlar ortaya çıkmadan harekete geçerek çevresel tehditleri bertaraf etmesini öngörür. Kaynakta önleme ilkesi uyarınca, çevresel zararlarla ortaya çıkışlarından mümkün mertebe hemen sonra ve öncelikle ortaya çıktıkları yerde mücadele edilmelidir[25].
Yasaklama, önleme ilkesinin uygulanmasına yönelik olarak başvurulan başlıca yöntemlerden biridir. Yasaklama yöntemine, özellikle yüksek düzeyde bir çevresel tehdidin söz konusu olduğu hallerde başvurulduğu dikkat çekmektedir. Yasaklama, bir madde veya faaliyete izin ya da ruhsat verilmemesi veya daha önce alınmış izin ya da ruhsatın geri alınması veyahut iptal suretiyle gerçekleşebilir[26].
Belli faaliyetlerin gerçekleştirilmesinin veya bazı maddelerin kullanım ya da piyasaya sürülmesinin izne bağlanması da, önleme ilkesinin gerçekleştirilmesine yönelik yöntemlerdendir.
Planlama ve çevresel etki değerlendirmesi (ÇED)[27] de önleme ilkesinin uygulamaya aktarılmasında önemli bir role sahiptir[28].
C. ÇEVRENİN KORUNMASINDA HUKUKİ YOLLAR
Herkes, çevresel zarara ya da tehditlere karşı, idari ya da hukuki muamelelerde etkin çare, çözüm ve tazminat hakkına sahiptir. Bu nedenle devlet, güvenli, sağlıklı ve ekolojik olarak güçlü bir çevreye sahip olma hakkına saygı duymalı ve bu hakkı güvence altına almalıdır[29].
Çevre Kanunu m. 30, Bilgi edinme ve başvuru hakkı’na göre, “Çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan herkes ilgili mercilere başvurarak faaliyetle ilgili gerekli önlemlerin alınmasını veya faaliyetin durdurulmasını isteyebilir. Herkes, 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında çevreye ilişkin bilgilere ulaşma hakkına sahiptir. Ancak, açıklanması halinde üreme alanları, nadir türler gibi çevresel değerlere zarar verecek bilgilere ilişkin talepler de bu Kanun kapsamında reddedilebilir “ denilmiştir.
İlgililerin başvurabileceği makamlardan birisi AY. m. 74’e göre çevresel sorunlar hakkında TBMM’ye yazılı başvurudur.
644 s khk m. 8/1-f, h, j, k’ye göre[30], ilgililer Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’ne de başvuruda bulunabilir.
V. TÜRK HUKUKU’NDA ÇEVRENİN KORUNMASI İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER
A. ANAYASAYA
T.C. Anayasası’nın başlangıç kısmında da bahsedildiği üzere, “Her Türk vatandaşının maddi ve manevi varlığını geliştirebilmesi” için yaşadığı çevrenin de buna elverişli olması gerektiğinde şüphe yoktur.
T.C. Anayasası’nın birden çok kısmında çevrenin korunması ile ilgili düzenlemeler mevcuttur. Bunlar:
AY. m. 23, Yerleşme ve seyahat hürriyeti, “Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek; Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.”
AY. m. 43, Kıyılardan yararlanma, “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.”
Çevre hakkı, anayasal bir haktır ve AY’nın 56. maddesinde kendine yer bulmuştur. Buna göre Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması başlığı altında, ”Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” denilmiştir.
Görüldüğü üzere, çevre hakkı sağlık hakkı ile beraber düzenlenmiştir. Yani düzgün bir çevre ile insan ve diğer tüm canlıların sağlığı bir bütünlük arz etmektedir.
AY. m. 57, Konut hakkı, “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler.”
B. ÇEVRE KANUNU
1. İdari Yaptırımlar
Çevrenin kirletilmesinden kaynaklanan sorumluluğa ilişkin ulusal hukukumuzda temel düzenleme Çevre Kanunu’nda yer almaktadır.2872 S. Çevre Kanunu’nda yer alan ve idari yaptırım çerçevesinde değerlendirilebilecek bir kısım düzenlemeyi paylaşmak isterim.
- Kirletme Yasağı (m. 8)
“Her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.
Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler.” denilmiştir.
- Çevrenin Korunması maddesi 1. fıkra e bendi
“Sulak alanların doğal yapılarının ve ekolojik dengelerinin korunması esastır. Sulak alanların doldurulması ve kurutulması yolu ile arazi kazanılamaz. Bu hükme aykırı olarak arazi kazanılması halinde söz konusu alan faaliyet sahibince eski haline getirilir. Sulak alanların korunması ve yönetimine ilişkin usûl ve esaslar ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak Tarım ve Orman Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”
- İzin Alma, Arıtma ve Bertaraf Etme Yükümlülüğü (m 11)
Maddede bu başlık altında uzunca bir düzenleme yapılmıştır. Bunlardan bir kısmı şu şekildedir:
“Üretim, tüketim ve hizmet faaliyetleri sonucunda oluşan atıklarını alıcı ortamlara doğrudan veya dolaylı vermeleri uygun görülmeyen tesis ve işletmeler ile yerleşim birimleri atıklarını yönetmeliklerde belirlenen standart ve yöntemlere uygun olarak arıtmak ve bertaraf etmekle veya ettirmekle ve öngörülen izinleri almakla yükümlüdürler.
Birinci fıkrada belirtilen yükümlülüğü bulunan tesis ve işletmeler ile yerleşim birimlerine;
1) Yapı ruhsatı aşamasında bu yükümlülüğünü yerine getireceğini gösterir proje ve belgeleri ilgili kuruma sunmadıkça yapı ruhsatı verilmez.
2) İnşaatı bitmiş olanlardan, bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere işletme ruhsatı ve/veya yapı kullanma izin belgesi verilmez.
3) Yapı ruhsatına, yapı kullanma izni veya işletme ruhsatını haiz olmakla birlikte arıtma ve bertaraf yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, verilmiş yapı kullanma izni veya işletme izni iptal edilir.
Faaliyetlerinde değişiklik yapmayı ve/veya tesislerini büyütmeyi plânlayan gerçek ve tüzel kişiler yönetmelikle belirlenen usûl ve esaslar çerçevesinde atıklarını arıtma veya bertaraf etme yükümlülüğünü yerine getirmek zorundadırlar…”
- Tehlikeli Kimyasallar ve Atıklar (m. 13/2)
“Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak piyasaya sürüldüğü tespit edilen tehlikeli kimyasallar ile bu kimyasalları içeren eşya, bunları satış ve kullanım amacıyla piyasaya süren kurum, kuruluş ve işletmelere toplattırılır ve imha ettirilir. Nakil ve imha için gereken masraflar ilgililerince karşılanır. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bu masraflar, ilgili kurum, kuruluş ve işletmelerden 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. ”
- m. 13/6
“Tehlikeli kimyasalların üretimi, satışı, depolanması, kullanılması ve taşınması faaliyetleri ile tehlikeli atıkların toplanması, taşınması, geçici ve ara depolanması, geri kazanımı, yeniden kullanılması ve bertarafı faaliyetlerinde bulunanlar, bu Kanun ile getirilen yükümlülükler açısından müteselsilen sorumludurlar. Sorumlular bu Kanunda belirtilen meslekî faaliyetleri nedeniyle oluşacak bir kaza dolayısıyla üçüncü şahıslara verebilecekleri zararlara karşı tehlikeli kimyasal ve tehlikeli atık malî sorumluluk sigortası yaptırmak zorunda olup, faaliyetlerine başlamadan önce Bakanlıktan gerekli izni alırlar. Sigorta yaptırma zorunluluğuna uymayan kurum, kuruluş ve işletmelere bu faaliyetler için izin verilmez.”
- Gürültü (m. 14)
“Kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde ilgili yönetmeliklerle belirlenen standartlar üzerinde gürültü ve titreşim oluşturulması yasaktır. Ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlardan kaynaklanan gürültü ve titreşimin yönetmeliklerle belirlenen standartlara indirilmesi için faaliyet sahipleri tarafından gerekli tedbirler alınır”
- Faaliyetlerin Durdurulması (m. 15)
“Bu Kanun ve bu Kanun uyarınca yayımlanan yönetmeliklere aykırı davrananlara söz konusu aykırı faaliyeti düzeltmek üzere Bakanlıkça ya da 12 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca denetim yetkisinin devredildiği kurum ve merciler tarafından bir defaya mahsus olmak üzere esasları yönetmelikle belirlenen ve bir yılı aşmamak üzere süre verilebilir.
Faaliyet; süre verilmemesi halinde derhal, süre verilmesi durumunda, bu süre sonunda aykırılık düzeltilmez ise Bakanlıkça ya da 12 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca denetim yetkisinin devredildiği kurum ve merciler tarafından kısmen veya tamamen, süreli veya süresiz olarak durdurulur. Çevre ve insan sağlığı yönünden tehlike yaratan faaliyetler süre verilmeksizin durdurulur.
Çevresel Etki Değerlendirmesi incelemesi yapılmaksızın başlanan faaliyetler Bakanlıkça, proje tanıtım dosyası hazırlanmaksızın başlanan faaliyetler ise mahallin en büyük mülkî amiri tarafından süre verilmeksizin durdurulur.”
- Çevre Kanunu m. 20’de doğrudan doğruya “İdari Nitelikteki Cezalar” düzenlenmiş ve otuz beşi aşkın idarî nitelikteki ceza öngörülmüştür. Bunlardan bazıları şunlardır:
“Taşıtın imalatında bulunan egzoz gazı emisyon kontrol sistemi olan katalitik
konvertör/katalizör/dizel partikül filtresi olmadan kullanılan motorlu taşıt sahibine 1.250 Türk lirası (1.895 TL),
Egzoz Gazı Emisyon Yetki Belgesi bulunan ancak yetkilendirme sonrasında ilgili
yönetmelikle düzenlenen şartları kaybettiği tespit edildiği halde ölçüme devam eden ve/veya tekniğine ve belirlenen kurallara aykırı ölçümler yapanlara 5.000 Türk lirası (7.582 TL),
Bu Kanun kapsamında yapılan düzenlemelerle öngörülen belge olmadan emisyon
ölçümü yapanlara ve/veya belgelerde tahrifat yapanlara ve/veya sahte belge düzenleyenlere diğer kanunlarda yazılı yaptırımlar saklı kalmak üzere 10.000 Türk lirası (15.166 TL),
Hava kirliliği yönünden önemli etkileri nedeniyle kurulması ve işletilmesi
yönetmelikle izne tâbi tutulan tesisleri, yetkili makamlardan izin almadan kuran ve işleten veya iznin iptal edilmesine rağmen kurmaya ve işletmeye devam eden veya bu tesislerde izin almaksızın sonradan değişiklik yapan veya yetkili makamların gerekli gördükleri değişiklikleri tanınan sürede yapmayanlara 24.000 Türk Lirası (88.499 TL) idarî para cezası verilir. Bu tesislerde emisyon miktarları yönetmelikle belirlenen sınırları aşıyorsa 48.000 Türk Lirası (177.010 TL),
İzne tâbi tesisleri, aldıkları izin belgesinde veya yönetmeliklerde öngörülen önlemleri
almadan veya yönetmeliklerde belirlenen emisyon standartlarına ve sınırlamalarına aykırı olarak işletenlere 24.000 Türk Lirası,
Hava kirliliği yönünden kurulması ve işletilmesi izne tâbi olmayan tesislerin
işletilmesi sırasında yönetmelikle belirlenen standartlara aykırı emisyona neden olanlara 6.000 Türk Lirası (22.109 TL)
idarî para cezası verilir.
2. Tekerrür
Çevre Kanunu’nda sayılan kanuna aykırı fiillerin tekrarı hali m. 23’te düzenlenmiştir ve “Bu Kanunda belirtilen idarî para cezaları, bu cezaların verilmesini gerektiren fiillerin işlenmesinden itibaren üç yıl içinde birinci tekrarında bir kat, ikinci ve müteakip tekrarında iki kat artırılarak verilir.” denilmiştir.
3. Çevre Kanunu’na Göre İdari Para Cezası Vermede Yetki
İdari cezalarda yetki, Bakanlığa (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) aittir.Bu Kanunda öngörülen idarî yaptırım kararlarını verme yetkisi Bakanlığa aittir. Bu Kanunda öngörülen idarî yaptırım kararları Bakanlık merkez teşkilâtında genel müdürler, taşra teşkilâtında çevre ve şehircilik il müdürlerince verilir.
- m. 25/2’ye göre,
“İdarî yaptırım kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde idare mahkemesinde dava açılabilir. Dava açmış olmak idarece verilen cezanın tahsilini durdurmaz.
Bu Kanun uyarınca uygulanacak idari para cezalarına karşı açılacak olan davalar Bakanlığa karşı açılır.”
Son olarak belirtmek gerekir ki, çevreyi kirletenin sorumluluğu, kusur şartı kaldırılmış bir sorumluluk şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Çevre Kanunu’nun 28. maddesinde öngörülen sorumluluk, kirletene kurtuluş imkânı getirilmemesi nedeniyle ağırlaştırılmış bir kusursuz sorumluluk hâlidir[31].
4. Çevre Kanunu’nda Düzenlenen Adli Nitelikteki Cezalar
- Adlî nitelikteki cezalar (m. 26)
Bu Kanunun 12 nci maddesinde öngörülen bildirim ve bilgi verme yükümlülüğüne aykırı olarak yanlış ve yanıltıcı bilgi verenler, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Bu Kanunun uygulanmasında yanlış ve yanıltıcı belge düzenleyenler ve kullananlar hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümleri uygulanır.
Bu maddeye göre yargıya intikal eden çevresel etki değerlendirmesine ilişkin ihtilaflarda çevresel etki değerlendirmesi süreci yargılama sonuna kadar durur.
- Diğer kanunlarda yazılı cezalar (m. 27)
Bu Kanunda yazılı fiiller hakkında verilecek idari nitelikteki cezalar, bu fiiller için
diğer kanunlarda yazılı cezaların uygulanmasına engel olmaz
C. KABAHATLER KANUNU
- 5326 S. Kabahatler Kanunu’nun 41. maddesinde “Çevreyi kirletme” kabahati
düzenlenmiş ve,
“Evsel atık ve artıkları, bunların toplanmasına veya depolanmasına özgü yerler dışına atan kişiye, yirmi Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bireysel atık ve artıkların atılması halinde de bu fıkra hükmü uygulanır.
Fiilin yemek pişirme ve servis yerlerinde işlenmesi halinde işletme sahibi gerçek veya tüzel kişiye, beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.
Hayvan kesimine tahsis edilen yerler dışında hayvan kesen veya kesilen hayvan atıklarını sokağa veya kamuya ait sair bir alana bırakan kişiye, elli Türk Lirası idarî para cezası verilir.
İnşaat atık ve artıklarını bunların toplanmasına veya depolanmasına özgü yerler dışına atan kişiye, yüz Türk Lirasından üçbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. İnşaat faaliyetinin bir tüzel kişi adına yürütülmesi halinde bu tüzel kişi hakkında verilecek idarî para cezasının üst sınırı beşbin Türk Lirasıdır. Bu atık ve artıkların kaldırılmasına ilişkin masraf da ayrıca kişiden tahsil edilir.
Kullanılamaz hale gelen veya ihtiyaç fazlası ev eşyasını bunların toplanmasına ilişkin olarak belirlenen günün dışında sokağa veya kamuya ait sair bir yere bırakan kişiye elli Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu eşyanın toplanması hususunda belediye tarafından belirli aralıklarla yılda üç günden az olmamak üzere belirlenen günler önceden uygun araçlarla ilân olunur.
Kullanılamaz hale gelen motorlu kara veya deniz nakil araçlarını ya da bunların mütemmim cüzlerini sokağa veya kamuya ait sair bir yere bırakan kişiye ikiyüzelli Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bunların kaldırılmasına ilişkin masraf da kişiden ayrıca tahsil edilir.
Bu kabahatler dolayısıyla idarî para cezasına belediye sınırları içerisinde belediye zabıta görevlileri, belediye sınırları dışında kolluk görevlileri karar verir.
Bu kabahatler dolayısıyla meydana gelen kirliliğin kişi tarafından derhal giderilmesi halinde idarî para cezasına karar verilmeyebilir.
Özel kanunlardaki hükümler saklıdır.
Belirtmek gerekir ki maddenin 2. fıkrası artırım, 8. fıkrası ise cezasızlık hali olarak düzenlenmiştir.
- KK. m. 36, Gürültü:
“Başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye, elli Türk Lirası idarî para cezası verilir.
Bu fiilin bir ticarî işletmenin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde işletme sahibi gerçek veya tüzel kişiye bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.
Bu kabahat dolayısıyla idarî para cezasına kolluk veya belediye zabıta görevlileri karar verir. “
D. TOPRAK KORUMA VE ARAZİ KULLANIMI KANUNU
5403 S. Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda da idari yaptırımlar düzenlenmiştir.
- TKAKK m. 21’de Tarım dışı amaçlı arazi kullanımlarına ilişkin cezalar ve
yükümlülükler başlığı altında şu düzenlemelere yer verilmiştir.
Tarım dışı arazi kullanımlarında toprak koruma projelerine uyulması zorunludur.
Tarım dışı arazi kullanımına izinsiz başlanılması veya hazırlanan toprak koruma projelerine uyulmaması halinde, aşağıdaki işlemler gerçekleştirilir ve yaptırımlar uygulanır:
- Arazi kullanımı için izinsiz işe başlanılmış ve çalışmalar devam ediyorsa; valilik işi
tamamen durdurur, yapılan iş tamamlanmış ise kullanımına izin verilmez. Kullanılan arazi tarım dışı amaçlı kullanıma uygun yerlerden ise kullanılan alanın her metre karesi için bir Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir ve bu Kanunda öngörülen tedbirlerle birlikte gerekli izinlerin alınması şartıyla işin tamamlanmasına veya iş bitmiş ise kullanımına izin verilir.
- Arazi kullanım plânlarında, tarımsal amaçlı kullanım için ayrılmış arazilerde, izinsiz
yapılan bütün yapılar yıkılır ve temizlenir. Arazinin yeniden eski haline gelmesi için yapılan masraflar sorumlulardan tahsil edilir. Ayrıca, zarar verilen tarım arazilerinin, her metre karesi için iki Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.
- Toprak koruma projelerine aykırı hareket ederek arazinin tahribine ve/veya diğer
koruma ve üretim yapılarına zarar verilirse valilik tarafından sorumlular bir kez uyarılır ve projeye uygunluk sağlanması için azami üç ay süre verilir. Bu sürenin sonunda aykırı kullanımların devam etmesi durumunda yapılan işler valilikçe tamamen durdurulur, verilen kullanım izni iptal edilir ve zarar verilen mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri ve dikili tarım arazilerinin her metre karesi için iki Yeni Türk Lirası, marjinal tarım arazilerinin her metre karesi için bir Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. Arazinin temizlenmesi ve eski haline dönüştürülmesi için yapılacak masraflar ve verilen bu cezalar sorumlulardan tahsil edilir.
- Toprak koruma projelerinin bulunmaması, yetersizliği veya zamanında gerekli
tadilatların yapılmaması sonucu arazi tahribi veya toprak kayıpları söz konusu olursa meydana gelecek zararlardan; proje hazırlanmasına gerek olmadığına karar verenler, proje hazırlanmış ise projeyi hazırlayan ve onaylayanlar sorumludur. Sorumlular, kusurlu bulunan fiillerinin niteliğine göre 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun kamu görevlilerine ait hükümleri uyarınca cezalandırılırlar.
E. İMAR KANUNU
Şehirlerin düzenli olması, çevresel sorunları azaltacak, yaşamın kolaylaşmasını, hatta güzel bir kent yapısı insanlara huzur verecektir. Örneğin Barselona’nın ızgara yapılı sokakları veya Santorini’deki tek tip boyalı evler şehre aynı zamanda estetik katmaktadır.
3194 S. İmar Kanunu m. 42’de düzenlenen idari müeyyidelerden bazıları şöyledir:
“Bu maddede belirtilen ve imar mevzuatına aykırılık teşkil eden fiil ve hallerin tespit edildiği tarihten itibaren on iş günü içinde ilgili idare encümenince sorumlular hakkında, üstlenilen her bir sorumluluk için ayrı ayrı olarak bu maddede belirtilen idari müeyyideler uygulanır.
Ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere ve imar mevzuatına aykırı olarak yapılan ya da 27 nci madde kapsamında ruhsat alınmadan yapılabilen yapılardan aynı maddede belirtilen koşullar sağlanmadan yapılanların sahibine, yapı müteahhidine ve aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere, yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, bin Türk lirasından az olmamak üzere, aşağıdaki şekilde hesaplanan idari para cezaları uygulanır:
a) Bakanlıkça belirlenen yapı sınıflarına ve gruplarına göre yapının inşaat alanı üzerinden hesaplanmak üzere, mevzuata aykırılığın her bir metrekaresi için;
1) I. sınıf A grubu yapılara üç, B grubu yapılara beş Türk Lirası,
2) II. sınıf A grubu yapılara sekiz, B grubu yapılara onbir Türk Lirası,
3) III. sınıf A grubu yapılara onsekiz, B grubu yapılara yirmi Türk Lirası,
4) IV. sınıf A grubu yapılara yirmiüç, B grubu yapılara yirmibeş, C grubu yapılara otuzbir Türk Lirası,
5) V. sınıf A grubu yapılara otuzsekiz, B grubu yapılara kırkaltı, C grubu yapılara elliiki, D grubu yapılara altmışüç Türk Lirası,
idari para cezası verilir. Bu miktarlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında bir Türk Lirasının küsuru da dikkate alınmak suretiyle artırılarak uygulanır.
b) Mevzuata aykırılığı yapı inşaat alanı üzerinden hesaplanması mümkün olmayan, yapının cephelerini ve diğer yapı elemanlarını değiştiren veya yapı malzemesi için öngörülen gereklere aykırı bulunan uygulamalar için, Bakanlıkça yayımlanan ve aykırılığa konu imalatın tespiti tarihinde yürürlükte bulunan birim fiyat listesine göre ilgili idarece belirlenen bedelin % 20’si kadar idari para cezası verilir.” denilmiştir.
Bu noktada belirtmek gerekir ki; yukarıdaki fıkralar uyarınca tahsil olunan idari para cezaları, aynı fiil nedeniyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesine göre mahkûm olanlara faizsiz olarak iade edilir (m. 42).
F. BELEDİYE KANUNU
5393 S Belediye Kanunu m. 34/e’de belediye encümeninin, kanunlarda öngörülen cezaları verme görevi olduğu belirtilmiştir. İmar Kanunu 32/5’te ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak başlanan yapıların belediye encümeni kararı ile yıktırılabileceği düzenlenmiştir.
G. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU
5216 S. Büyükşehir Belediyesi Kanunu m. 11’de büyükşehir belediyesinin imar denetim yetkisi düzenlenmiştir. Buna göre:
“Büyükşehir belediyesi, ilçe belediyelerinin imar uygulamalarını denetlemeye yetkilidir. Denetim yetkisi, konu ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi istemeyi, incelemeyi ve gerektiğinde bunların örneklerini almayı içerir. Bu amaçla istenecek her türlü bilgi ve belgeler en geç onbeş gün içinde verilir. İmar uygulamalarının denetiminde kamu kurum ve kuruluşlarından, üniversiteler ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından yararlanılabilir.
Denetim sonucunda belirlenen eksiklik ve aykırılıkların giderilmesi için ilgili belediyeye üç ayı geçmemek üzere süre verilir. Bu süre içinde eksiklik ve aykırılıklar giderilmediği takdirde, büyükşehir belediyesi eksiklik ve aykırılıkları gidermeye yetkilidir.
Büyükşehir belediyesi tarafından belirlenen ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapılar, gerekli işlem yapılmak üzere ilgili belediyeye bildirilir. Belirlenen imara aykırı uygulama, ilgili belediye tarafından üç ay içinde giderilmediği takdirde, büyükşehir belediyesi 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununun 32 ve 42 nci maddelerinde belirtilen yetkilerini kullanma hakkını haizdir. Ancak 3194 sayılı Kanunun 42 nci madde kapsamındaki konulardan dolayı iki kez ceza verilemez[32].
H. İL ÖZEL İDARESİ KANUNU
1. İÖİK’da Düzenlenen İdari Yaptırımlar
5302 S. İl Özel İdaresi Kanunu m. 55’te ise doğrudan doğruya idari yaptırımlar düzenlenmiş ve şu hususlara yer verilmiştir.
“İl özel idaresinin görev ve yetki alanına giren konularda, kanunların verdiği yetkiye dayanarak il genel meclisi tarafından alınan ve usulüne uygun olarak ilân edilen kararlara aykırı davrananlara; fiilleri suç oluşturmadığı takdirde, üçyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, bu tüzel kişiye verilecek idarî para cezası bir kat artırılır
Birinci fıkrada belirtilen fiillerin yeme, içme, eğlenme, dinlenme, yatma, bakım ve temizlenme gibi ihtiyaçlarla ilgili ticaret, sanat ve meslekleri yapanlar tarafından işlenmesi durumunda, ayrıca üç günden yedi güne kadar işyerinin kapatılmasına karar verilir.
İl özel idaresinin görev ve sorumluluk alanlarında bulunan tesislere herhangi bir zarar verilmesi durumunda, il özel idaresince eski duruma getirilerek yapılan masraflar %30 fazlasıyla zarar verenden tahsil edilir.”
2. İdari Yaptırımlara Karar Vermede Yetki
İdarî yaptırım kararı verme yetkisi İÖK m. 56’da düzenlenmiş ve ,
“55 inci maddede öngörülen idarî yaptırımlara il encümeni tarafından karar verilir. Ancak vali veya kaymakam, fiilin işlendiğini tespit ettirdiğinde, yüz Türk Lirası idarî para cezasına ve üç güne kadar işyerinin kapatılmasına karar verebilir.” denilmiştir.
I. HAYVANLARI KORUMA KANUNU
Hayvanlar, çevremizin ayrılmaz birer parçasıdır. Yeri geldiğinde insanın en yakın dostudur. Bu nedenle hayvanların muhakkak surette korunması gerekmektedir.
1. HKK’de Düzenlenen İdari Cezalar
İdarî para cezaları 5199 S. HKK’nın 28. maddesinde düzenlenmiştir. Bunlardan bazıları ise şöyledir:
“4 üncü maddenin (k)[33] bendinin ikinci cümlesi hükmüne aykırı davrananlara, hayvan başına üçyüz Türk Lirası idarî para cezası.
5 inci maddenin birinci, ikinci, üçüncü ve altıncı fıkralarında[34] öngörülen hayvanların sahiplenilmesi ve bakımı ile ilgili yasaklara ve yükümlülüklere uymayan ve alınması gereken önlemleri almayanlara hayvan başına altmış Türk Lirası; yedinci fıkrasında öngörülen yükümlülük ve yasaklara uymayanlara hayvan başına ikiyüz Türk Lirası idarî para cezası.
6 ncı maddenin birinci fıkrasına[35] aykırı hareket edenlere hayvan başına altıyüz Türk Lirası idarî para cezası.
7 nci maddede[36] yazılan cerrahi amaçlı müdahaleler ile ilgili hükümlere aykırı davrananlara hayvan başına ikiyüz Türk Lirası idarî para cezası.
8 inci maddenin birinci fıkrasında[37] yazılı, bir hayvan neslini yok edecek müdahalede bulunanlara hayvan başına onbin Türk Lirası; ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarına[38] uymayanlara hayvan başına binikiyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir denilmiştir.”
2. HKK’ye Göre İdari Para Cezası Verme Yetkisi
İdarî para cezası verme yetkisi m. 25’te düzenlenmiştir. Buna göre kanun hükümlerine uyulup uyulmadığını denetleme yetkisi Bakanlığa aittir. Gerektiğinde bu yetki Bakanlıkça mahallin en büyük mülkî amirine yetki devri suretiyle devredilebilir. Bakanlıktan anlaşılması gereken, Çevre ve Orman Bakanlığı; en büyük mülki amir ise illerde vali, ilçelerde kaymakamdır.
3. HKK’ye Göre Tekerrür
HKK m. 30’da, ceza hükmü altına alınmış fiillerin tekrarı halinde para cezaları bir kat, daha fazla tekrarı halinde üç kat artırılarak verilir.
J. KARA AVCILIĞI KANUNU
4915 S. KAK m. 1/ 2’de, “Bu Kanun av ve yaban hayvanlarını ve yaşama ortamlarını, bunların korunmasını ve geliştirilmesini, av ve yaban hayatı yönetimini, avlakların kurulması, işletilmesi ve işlettirilmesini, avcılığın, av turizminin, yaban hayvanlarının üretiminin, ticaretinin düzenlenmesini, toplumun bilinçlendirilmesini, avcıların eğitimini, av ve yaban hayatına ilişkin suç ve kabahatler ile bunların takibi ve cezalarını kapsar.” denilmiştir.
1. Kara Avcılığı Kanunu’na Göre Uygulanabilecek İdari Yaptırımlar
- KAK m. 21, Yasaklara Uymama
4 üncü maddenin birinci, ikinci ve altıncı fıkralarına aykırı hareket edenlere, 5 inci maddenin birinci ve ikinci fıkraları gereğince tespit edilen av miktarı ve avlanma süreleri dışında avlananlara, 12 nci maddenin üçüncü fıkrası gereğince Bakanlıkça (Çevre ve Orman Bakanlığı) getirilecek yasaklara uymayanlara, her bir aykırılık için ayrı ayrı olmak üzere ikiyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.
4 üncü maddenin dördüncü fıkrası gereğince av ve yaban hayvanlarının beslendikleri ve barındıkları ortamı zehirleyenler, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ayrıca, faillerin avcılık belgesi iptal edilir ve kendilerine bir daha belge verilmez.
4 üncü maddenin beşinci fıkrası gereğince yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları ile üretme istasyonları ve benzeri sahalarda, bina ve tesislerin atıklarının arıtılmadan doğal ortama bırakılması nedeni ile yaban hayatının veya ekosistemin olumsuz yönde etkilenmesine sebebiyet verenlere ve tahrip edenlere fiilleri suç oluşturmadığı takdirde 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu hükümleri uygulanır.
Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerdeki yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarına izinsiz olarak kurulan yapı ve tesisler, masrafı yapı ve tesisi kurana ait olmak üzere, ilgili idare tarafından yıktırılır.
- İzinsiz veya yasak yerlerde avlanma (m. 23)
Avlaklarda izin almadan avlananlara ve Merkez Av Komisyonunca avlanmanın yasaklandığı avlaklarda avlananlara ikiyüz Türk Lirası, özel kanunlarla avlanmanın yasaklandığı sahalar ile 2 nci maddenin 11, 12 ve 13 üncü bentlerinde tanımlanan saha ve istasyonlarda avlananlara, üçyüzelli Türk Lirası idarî para cezası verilir.
- Avlanma esaslarına uymama ve belgesiz avlanma (m.24)
6 ncı maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında sayılan zehirle avlanma hariç diğer yasaklara ve esaslara aykırı hareket edenlere her bir aykırılık için ayrı ayrı olmak üzere yüzelli Türk Lirası idarî para cezası verilir.
Zehirle avlananlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve elli günden az olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca, faillerin avcılık belgesi iptal edilir ve bir daha belge verilmez.
Bu Kanuna göre alınması gereken avcılık belgesini almadan avlananlara üçyüz Türk Lirası; avlanma izni olmadan avlananlara ise yüzelli Türk Lirası idarî para cezası verilir.
Yabancı avcılık belgesi veya geçici avcılık belgesi almadan avlananlara bin Türk Lirası idarî para cezası verilir.
Avcılık belgesini ve avlanma izin belgesini yanında taşımadan avlananlara yirmi Türk Lirası idarî para cezası verilir.
- Yabancılarla ilgili yasaklara uymama (m. 25)
Av turizmi izin belgesi almadan av turu, fotoğraf ve film çekimleri ile av ve yaban hayvanları gözlem turları yaptıran veya yabancıların geçici avcılık belgesi olmadan avlanmasına aracılık eden kişi, kuruluş ve acentelere onbin Türk Lirası, geçici avcılık belgesinde kayıtlı türler ve yerler dışında avlanan yabancı uyruklu kişiye, beşbin Türk Lirası idarî para cezası verilir.
- Avdan men etme ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi (m. 28)
Bu Kanunla yasak edilen fiilleri işleyenler derhal avdan men edilir.
Bu Kanunun 20 nci maddesi kapsamında elkonulan av hayvanları ve türevleri ile sair eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine mahallî mülkî amir tarafından karar verilir.
Mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilen cansız av hayvanları ile, avlanan hayvanlardan elde edilen ürünler ve sair eşya Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından satılarak bedeli Döner Sermaye İşletmesine gelir kaydedilir.
Canlı olarak el konulan ve özel bakım ve tedaviye muhtaç olmayan av hayvanları, Bakanlık yetkilileri tarafından başka bir şekilde değerlendirilmesine karar verilmediği takdirde, doğal yaşama ortamlarında serbest bırakılır.
Bu madde hükümlerine göre mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararı verilmiş olsa bile, yasak avlanma ile yaban hayatında ve ekosistemde meydana gelen tahribat ve eksilme nedeniyle hükmolunacak tazminat av hayvanı türlerine göre Bakanlıkça tespit edilen değerler üzerinden hesaplanır. Hükmolunan tazminat, Döner Sermaye İşletmesine gelir kaydedilir.
2. Kara Avcılığı Kanunu’na Göre İdari Para Cezası Verme Yetkisi
İdarî para cezalarına karar verme yetkisi(2) Madde 30 – Bu Kanuna göre verilecek idarî para cezaları 4856 sayılı Kanunda yer alan İl Çevre ve Orman Müdürü veya yetki verdiği elemanlar ile 31.10.1985 tarihli ve 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda yer alan orman işletme şefi tarafından verilir
3. Kara Avcılığı Kanunu’a Göre Suç ve Kabahatlerin Takibi
KAK m. 20’de bu husus düzenlenmiştir. Buna göre:
“Avcılığın kontrolü, av hayvanlarının korunması, av yasaklarının takibi ve bu Kanunun 19 uncu maddesi kapsamında üretim yapan yerlerin denetimi Bakanlık ve Orman Genel Müdürlüğünce yapılır. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu ile 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanunu hükümleri saklıdır.
Genel kolluk ile, av yasaklarının takibi ile görevli olan av koruma memurları ve saha bekçileri, bu Kanunda belirtilen yasaklara aykırı hareket edenleri avlanmadan men etmeye, haklarında tutanak düzenlemeye; yasaklanan fiillerin konusunu oluşturan veya bu fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen canlı veya cansız hayvanlar ve bunların türevleri ile avlanmada kullanması veya avlaklarda, pazaryeri ve ticarethanelerde bulundurulması yasak olan eşya ve vasıtalara elkoymaya ve bu amaçla yakalamaya görevli ve yetkilidir. Av yasağına aykırı hareket edenler, olay yerinde gerekli tutanaklar düzenlendikten sonra derhal serbest bırakılır. Hüviyeti tespit edilemeyenler vakit geçirilmeksizin hüviyeti tespit edilebilecek en yakın köyün muhtar veya ihtiyar heyetine ve bunlarla da tespiti mümkün olmazsa en yakın zabıta merkezine götürülür ve Kabahatler Kanununun 40 ıncı maddesine göre işlem yapılır. Görevli memurların bulunmadığı yerlerde, kır ve köy bekçileri ile köy muhtarları da aynı yetkiyi haizdir.
Elkonulan ve bulundurulması suç oluşturan silâhlar soruşturma evrakı ile birlikte Cumhuriyet başsavcılığına intikal ettirilir”
K. KIYI KANUNU
3621 S. Kıyı Kanunu’na göre hükmedilebilecek cezalar m.15’te düzenlenmiştir. Buna göre:
Kıyıda ve uygulama imar planı bulunan sahil şeritlerinde duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engelleri oluşturanlara ikibin Türk Lirasından onbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Ayrıca oluşturulan engellerin beş günden fazla olmamak üzere belirlenen süre zarfında kaldırılmasına karar verilir. Bu süre zarfında engellerin ilgililer tarafından kaldırılmaması halinde, masrafı yüzde yirmi zammıyla birlikte kendilerinden kamu alacaklarının tahsili usulüne göre tahsil edilmek üzere kamu gücü kullanılmak suretiyle derhal kaldırılır. Kabahatin tekrarı halinde, ceza üst sınırdan verilir.
Birinci fıkrada sayılan yerlerden kum, çakıl alanlara üçbin Türk Lirasından onbeşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.
Birinci fıkrada sayılan yerlere moloz, toprak, cüruf, çöp gibi atık ve artıkları dökenler, atılan veya dökülen maddenin niteliğine, çevreyi kirletici ve bozucu etkisine göre Türk Ceza Kanunu, Kabahatler Kanunu veya Çevre Kanunu hükümlerine göre cezalandırılır.
Yukarıdaki fıkralarda sayılan fiillerin kıyının doğal yapısını bozacak bir etki meydana getirmesi halinde, daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, failleri hakkında altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Birinci fıkrada sayılan yerlerde ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak yapı yapan kişilere Türk Ceza Kanunu veya İmar Kanunu hükümlerine göre verilecek ceza bir kat artırılır.
İlgili kanunlarda belirtilen makamların yetkileri saklı kalmak üzere, bu maddede belirtilen idarî yaptırımlara karar vermeye mahalli mülki amir yetkilidir.
L. SU ÜRÜNLERİ KANUNU
1380 S. Su Ürünleri Kanunu m. 36’da düzenlenen idari yaptırımlardan bazıları şunlardır:
“3 üncü maddenin; Birinci fıkrasına göre ruhsat tezkeresi almadan ticari amaçlı su ürünleri avcılığı yapan kişilere bin Türk lirasından beş bin Türk lirasına kadar, gemiler ve diğer su vasıtaları için sahip veya donatanlarına beş bin Türk lirasından elli bin Türk lirasına kadar idarî para cezası verilir.
İkinci fıkrasına göre çıkarılan yönetmelikteki amatör avcılıkla ilgili usul ve esaslara aykırı hareket eden kişilere iki yüz elli Türk lirasından beş yüz Türk lirasına, amatör avcılıkta kullanılan gemiler için sahip veya donatanlarına beş yüz Türk lirasından beş bin Türk lirasına kadar, ticari avcılıkla ilgili usul ve esaslara aykırı hareket edenlere beş bin Türk lirasından elli bin Türk lirasına kadar idarî para cezası verilir.
Üçüncü fıkrasına aykırı olarak izin ve ruhsat tezkeresini talep halinde yetkililere göstermeyen ticari amaçlı su ürünleri avcılığı yapan kişilere ve gemiler için sahip veya donatanlarına bin Türk lirası idarî para cezası verilir. 3 üncü madde ile zorunlu kılınan ruhsat tezkeresi veya izin almadan elde edilen su ürünlerine el konularak mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilir.
Ayrıca 3 üncü madde ile zorunlu kılınan ruhsat tezkeresini almadan gırgır ağları veya orta su trolü ya da dip trolü, algarna gibi dip sürütme av araçları kullanılarak ya da dalarak ticari avcılık yapılması halinde istihsal vasıtalarına, diğer av vasıtaları ile avcılık yapılması halinde ise ilk tespitte gemi hariç istihsal vasıtalarına, kabahatin tekrarı halinde ise istihsal vasıtalarına el konularak mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilir.
4 üncü maddeye göre avcılık istihsal hakkını kiralayanlardan yönetmelikle belirlenen kurallara aykırı hareket eden; su ürünleri kooperatiflerinin veya birliklerin başkan ve yönetim kurulu üyelerine ayrı ayrı iki bin beş yüz Türk lirasından yirmi beş bin Türk lirasına kadar, gerçek veya tüzel kişilere iki bin beş yüz Türk lirasından yirmi beş bin Türk lirasına kadar idarî para cezası verilir. Aynı kabahatin tekrarında idarî para cezaları iki katı olarak uygulanır ve kira sözleşmeleri iptal edilir.
7 nci maddede belirtilen fiilleri ilgili mercilerden izin almaksızın yapanlara, fiilin içsularda gerçekleşmesi halinde on bin Türk lirası, denizlerde vuku bulması halinde ise yirmi bin Türk lirası idarî para cezası verilir. Çıkarılan kum, çakıl, taş ve benzeri maddelere el konularak mülkiyetin kamuya geçirilmesi ile ilmî ve teknik bakımlardan istihsal yerlerinin eski şekline döndürülmesinin mümkün olduğu durumlarda, masrafları yapanlara ait olmak üzere eski şekline döndürülmesine mülki amir tarafından karar verilir. 4727
9 uncu madde kapsamında Tarım ve Orman Bakanlığınca belirlenen tedbirleri almayanlara beş bin Türk lirasından elli bin Türk lirasına kadar idarî para cezası verilir.
13 üncü maddenin birinci fıkrasına aykırı olarak kurulduğu Tarım ve Orman Bakanlığınca tespit edilen tesis sahiplerine on bin Türk lirasından yüz bin Türk lirasına kadar idarî para cezası verilir. Tesisin yönetmelikte belirtilen şartlara uygun hale getirilmesi için doksan gün süre tanınır. Bu süre sonunda aykırılığın devam etmesi durumunda ilk verilen idarî para cezası iki katı olarak uygulanır. Aykırılığın giderilmesi ya da tesisin faaliyetine son verilmesi için otuz gün daha süre verilir. Bu süre sonunda aykırılığın devam ediyor olması durumunda idarî para cezası ilk verilen cezanın üç katı olarak uygulanır ve tesisin mülki amir tarafından kapatılmasına karar verilir.”
M. MİLLİ PARKLAR KANUNU
2873 S.Milli Parklar Kanunu m. 30’da,
“6831 sayılı Orman Kanunu ile 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu ve 1380 sayılı Su ürünleri Kanununda yasaklanan fiillerin bu Kanunun uygulandığı yerlerde[39] işlenmesi halinde, cezalar bir misli artırılarak hükmolunur.” denilerek, bahsi geçen kanunlara atıf yapılmıştır.
MPK m. 21’de ise,
“Bu Kanunda yazılı yasaklamalara ve mecburiyetlere aykırı hareket edenler hakkında, fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.” denilmiştir.
İlgili kanunlarda belirtilen makamların yetkileri saklı kalmak üzere, bu maddede belirtilen idarî yaptırımlara karar vermeye mahalli mülki amir yetkilidir.
N. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU
2863 Sayılı KTVKK m. 16’da ruhsatsız yapı yasağı düzenlenmiş;
“Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile bunların korunma alanlarında ruhsatsız olarak inşaat yapmak yasaktır. Buralarda ruhsatsız olarak yapılacak inşaatlar ile, koruma amaçlı imar planlarında, plana; sitlerde, sit şartlarına aykırı olarak inşa edilen yapılar hakkında imar mevzuatına göre işlem yapılır.1 denilmiştir.
KTVKK’na göre verilebilecek cezalardan bazıları ise şöyledir:
Madde 65
“Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu Kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.
Bu Kanuna aykırı olarak yıkma veya imar izni verenler, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.
Birinci ve ikinci fıkralarda belirtilen fiiller, korunması gerekli kültür ve tabiat varlığını yurt dışına kaçırmak amacıyla işlenmiş ise verilecek cezalar bir kat artırılır.
Taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile bunların koruma alanları ve sit alanlarında, 3194 sayılı İmar Kanununun 21 inci maddesi kapsamına giren ruhsata tabi olmayan tadilat ve tamiratları, kültür varlıkları yönünden bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmuş yerlerde yetkili idarelerden, koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmamış yerlerde koruma bölge kurulu müdürlüklerinden; tabiat varlıkları ve doğal sit alanları yönünden ise çevre ve şehircilik il müdürlüklerinden izin almaksızın ya da izne aykırı olarak yapanlar veya yaptıranlar, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.”
- Usulsüz belge verenler, ilan ve tebligat yapanlar (m. 66)
Bu Kanunun 16 ncı maddesinde[40] yer alan yasaklara aykırı olarak belge verenler, fiil daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile; bu Kanunun 7 nci maddesinde yer alan ilan veya tebligatı bilerek, süresinde usulüne uygun yapmayanlar ise, üç aydan bir yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılırlar. “
- Haber verme sorumluluğuna ve kültür varlığı ticaretine aykırı hareket edenler (m. 67)
Kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili olarak bildirim yükümlülüğüne mazereti olmaksızın ve bilerek aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Bildirimi yapılmamış olan kültür ve tabiat varlığını satışa arzeden, satan, veren, satın alan, kabul eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Ancak, bu durumda birinci fıkrada tanımlanan suçtan dolayı ayrıca cezaya hükmolunmaz.
Ticareti yasak olmayan taşınır kültür varlıklarının izinsiz olarak ticaretini yapan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır
- Yurt dışına çıkarma yasağına aykırı hareket edenler (m. 68)
Kültür ve tabiat varlıklarını bu Kanuna aykırı olarak yurt dışına çıkaran kişi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
O. ORMAN KANUNU
6831 S. Orman Kanunu’nda konuyla alakalı pek çok düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemelere geçmeden önce belirtmek gerekir ki AY. 169/3’e göre, “Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.”.
1. Orman Kanunu Ceza Hükümleri
- m. 91,
“14 üncü maddenin (A)[41] ve (B)[42] bentleri ile yasak edilen fiillerden dikiliden ağaç kesenler, kökünden sökenler veya hayatiyetini sona erdirecek şekilde boğanlar, ağaçlardan yalamuk, pedavra, hartama çıkaranlar üç aydan beş yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. Ancak suçun konusunun münhasıran yakacak nitelikte emval veren ağaç olması halinde, verilecek ceza yarı oranında indirilir.
Suçun konusunun fidan olması halinde birinci fıkraya göre verilecek ceza bir kat artırılır.
Fidan ekim sahasını bozan kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
Birinci fıkradaki ağaç kesme ve sökme fiillerinin işlenmesinde motorlu araç ve gereçler kullanılması halinde verilecek ceza bir kat artırılır. Ancak, fidanlar hakkında bu hüküm uygulanmaz.
14 üncü maddenin (A) ve (B) bentleriyle yasak edilen ve yukarıdaki fıkralarda yazılı bulunmayan fiilleri işleyenlere, ikiyüzelli Türk Lirasından ikibin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Bu fiillerin, 3 üncü madde gereğince orman rejimi altına alınan yerlerde veya 23 üncü, 24 üncü ve 25 inci maddeler gereğince muhafaza ormanı veya milli park olarak ayrılmış ormanlarda işlenmesi halinde verilecek idarî para cezası beşyüz Türk Lirasından az olamaz. Bu fiilin konusunu oluşturan veya işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine de karar verilir.
Bu Kanunun 14 üncü maddesinin (A) ve (B) bentlerine muhalif hareket edenler orman sahipleri ise iki seneye kadar hapis ve adlî para cezasıyla cezalandırılır. Ancak kendi arazisi üzerinde tohum ekmek veya fidan dikmek suretiyle yetiştirilecek ormanların sahipleri yukarıdaki fıkra hükmüne tabi değildir.”
- m. 92,
“Bu Kanunun 16 ncı maddesi gereğince izin almadan ormanlardan açılan maden ocakları idarece kapatılır. Çıkarılan madenler ve her türlü tesisler ile alet, edevat ve nakil vasıtalarına elkonulur. Elkonulan mallar, Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre müsadere edilir.
Bu Kanunun 16 ncı maddesi gereğince izinsiz maden ocağı açanlara veya işletenlere, 91 inci madde hükümleri saklı kalmak üzere iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası verilir.
Kanun hükümlerine göre verilen ruhsat veya izin belgesindeki sürenin dolmasına rağmen maden ocağı işletmeye devam edenler ya da izin verilen alandaki sınırı aşanlar, 91 inci madde hükümleri saklı kalmak üzere, bu Kanunun 93 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır.
Başkaca zarar husule gelmiş ise bu zarar ayrıca genel hükümlere göre hukuk mahkemesinde dava açmak suretiyle tazmin ettirilir. İzin alarak bu nevi ocakları açanlar idarece kendilerine veya temsilcilerine tebliğ edilecek tedbirlere riayet etmezler ise beşbin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Ayrıca, bu tedbirlere riayet edilinceye kadar ocaklar işletilmekten men edilir.”
- m. 93
Bu Kanunun 17 nci maddesinde yasak edilen fiilleri işleyenler veya izne bağlı işleri izinsiz yapanlar, 91 inci madde hükümleri saklı kalmak üzere altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.
İşgal ve faydalanma suçunun yeniden tarla açmak suretiyle veya yanmış orman sahalarında ya da kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.
Bu maddede tanımlanan suçların konusunu oluşturan, işlenmesinde kullanılan ve işlenmesiyle elde edilen eşya veya mahsul Türk Ceza Kanununun müsadereye ilişkin hükümlerine göre müsadere edilir. Müsadere olunan mahsuller satılarak bedeli Orman Genel Müdürlüğünce irad kaydolunur. Müsadere olunan tesisler ise Orman Genel Müdürlüğünce aynen muhafaza edilebileceği gibi ihtiyaç görüldüğü takdirde ormancılık veya diğer kamu hizmetlerinde kullanılabilir. Aksi takdirde ilgili orman idaresince, yıkılmak suretiyle karar infaz olunur. İdarenin bu husustaki talebi halinde genel zabıta kuvvetleri idareye yardım etmekle mükelleftir.
17 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki yerleri amaç dışı kullananlar ve amaç dışı kullanılmasına izin verenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- m. 94
Bu Kanunun 18 inci maddesinde belirtilen ve yapılması izne bağlı fabrika, hızar ve şeritlerle, kireç, terebentin, katran, sakız, 92 nci madde kapsamı dışında kalan taş, kömür, toprak ve buna benzer ocaklar ile balık üretim tesislerini orman sınırları içinde izinsiz kuranlar, 91 inci madde hükümleri saklı kalmak üzere altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca, bunların işletilmesi men edilerek tesislerin Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre müsaderesine hükmolunur.
Bu Kanunun 18 inci maddesinde belirtilen ve birinci fıkrada yazılı fiili orman sınırları dışında işleyenlere bin Türk Lirasından onbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir ve bunların işletilmesi yasaklanır.
Bu Kanunun 14 üncü maddesinin (C) ve (E) bentlerinde yazılı fiilleri işleyenlere yüz Türk Lirası idarî para cezası verilir
- m. 95
Bu Kanunun 19 uncu maddesi hükümlerine aykırı olarak ormanlara izinsiz hayvan sokanlarla, ormana başı boş hayvan girmesine sebep olanlara beher kıl keçi için altı Türk Lirası, büyükbaş hayvanların beheri için üç Türk Lirası, küçükbaş hayvanların beheri için bir Türk Lirası idarî para cezası verilir.
Bu suretle verilecek idarî para cezası yirmi Türk Lirasından az olamaz.
Ormanlara izinsiz hayvan sokma fiilini, fiilin işlendiği orman içi köy nüfusuna kayıtlı ve fiilen bu köyde oturanlar dışındakilerin işlemesi hâlinde, yukarıdaki cezalar iki kat artırılır.
Yanmış orman sahaları ile alelumum gençleştirme sahalarına, gençleştirmeye tefriki tarihinden itibaren onbeş sene içinde hayvan sokulması veya başıboş bırakılmak yüzünden girmesi hâlinde yukarıda yazılı cezalar iki kat tatbik olunur.
- m. 96
Bu Kanunun 20 nci ve 21 inci maddelerinde yazılı hükümlere aykırı hareket edenlere yüzyirmi Türk Lirası idarî para cezası verilir
- m. 97
Devlet çekici ile damgalanan ağaçları keserken bu damgayı orman idaresince tespit edilen şekilde dip kütükte bırakmayanlarla damgalı ağaçları tespit edilen hadde nazaran daha yüksekten kesenlere kesilen her ağaç için altmış Türk Lirası idarî para cezası verilir.
Bu Kanunun 27 nci maddesinde yazılı damga çekiçlerini taklit edenler veya taklit fiiline iştirak etmeksizin kullananlar Türk Ceza Kanununun 202 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre cezalandırılırlar.
- m. 98
31 inci, 32 nci ve 33 üncü madde hükümlerine göre, köylülere zati ihtiyaçları ile köy müşterek ihtiyaçları için verilen yapacak orman emvalini; yerinde kullanmayıp her ne surette olursa olsun elden çıkaranlar, bunları veriliş gayesine uygun kullanmayanlar, yirmi günden az olmamak üzere adlî para cezasıyla cezalandırılır.
- m. 99
37 nci madde gereğince verilen izinlerde gösterilecek tedbir ve şartlara riayet etmeyenlere ikiyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.
- m. 110
76 ncı maddenin (a) bendinde[43] belirtilen fiili işleyenlere elli Türk Lirası idarî para cezası verilir.
76 ncı maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde[44] belirtilen fiilleri işleyenler hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adlî para cezasına hükmolunur.
Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak orman yangınına sebebiyet verenler iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak failin yangının söndürülmesine ve etkilerinin azaltılmasına yönelik çabaları veya meydana gelen zararın azlığı göz önünde bulundurularak, verilecek ceza yarısına kadar indirilir. Zararın belirlenmesinde yangın sonucu tamamen yanan ağaç ve ağaççıkların değeri, kısmen yanan ağaç ve ağaççıkların değerinde meydana gelen azalma, alt tabaka orman örtüsünün yanması nedeniyle oluşan zarar ve toprağın humuslu tabakasının yanması nedeniyle meydana gelen verim kaybı dikkate alınır.
Kasten orman yakan kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Devletin güvenliğine karşı suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde devlet ormanlarını yakan kişi müebbet hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Bu maddede yazılı suçların işlenmesi sebebiyle, ölüm veya yaralanmanın meydana gelmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı cezaya hükmolunur
2. Orman Kanunu’na Aykırılık Oluşturan Fiillerin Takibi
OK m. 79’a göre kanuna aykırı fiillerin takibi düzenlenmiştir. Buna göre,
“Orman memurları, bu Kanuna aykırılık oluşturan fiillere ilişkin delilleri bir tutanakla tespit eder. Bu Kanuna aykırılık oluşturan fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen orman malları ile bu Kanunda yer alan suçların işlenmesinde kullanılan nakil vasıtası ve sair eşyaya Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre elkonulur. Ancak, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde elkoyma, orman işletme şefinin yazılı emri ile yapılır. Ayrıca, orman muhafaza memurları Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre şüphelileri yakalama yetkisine sahiptir.
Sahipleri tarafından tohum ve fidandan yetiştirilen hususi ormanlarda da bu madde hükümleri uygulanır” denilmiştir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, orman suçlarına ait davalar mahkemelerce acele işlerden sayılır (m. 84)[45] ve Orman yangınları ile ilgili olarak ayrıca 68. ve 69. maddelere göre; ormanların içinde veya yakınında ateş ve yangın belirtisi görenler bunu derhal orman idaresine veya en yakın muhtarlığa, jandarma dairelerine veya mülkiye amirlerine haber vermeye mecburdurlar[46].
m. 17/2’ye göre ise,
“Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollariyle elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir.”
P. KADASTRO KANUNU
3402 S. Kadastro Kanunu’nun 42. ve 43. vd. maddelerinde ceza hükümleri düzenlenmiştir.Buna göre:
- Ceza (m. 42),
Fiilleri suç oluşturmadığı takdirde;
Bu Kanunda belirli yükümlülükleri yerine getirmeyenlere, onbeş Türk Lirasından otuz Türk Lirasına kadar,
Kadastro çalışması veya itirazın incelenmesi sırasında çağrılan yerlere özürsüz olarak gelmeyen bilirkişi veya tanıklara, on Türk Lirasından onbeş Türk Lirasına kadar,
idarî para cezası verilir.
Bu maddede belirtilen idarî para cezalarına kadastro sırasında, kadastro müdürünün yazısı üzerine, yargılama sırasında ise resen araştırma inceleme yapılarak kadastro hâkimi tarafından karar verilir.
Tanık ve bilirkişilerin gelmemelerini haklı gösteren sebeplerin varlığı hâlinde verilen ceza kaldırılır.
- Yalan beyan, hile ve desise (m. 43)
Kadastro tutanaklarının düzenlenmesi sırasında sahibi olmadığı taşınmaz malı kendi veya başkası adına kaydettirmek veyahut bir kimseye ait taşınmaz malı başkası adına yazdırmak için bilerek gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar, Türk Ceza Kanununun 206 ncı maddesine göre cezalandırılır
Kadastro tutanaklarının düzenlenmesi sırasında bir kimse sahibi olmadığı bir taşınmaz malı hile ile veya kendisine ait olmayan kayıt ve belgeler kullanarak, kendisi veya başkası adına kaydettirirse, Türk Ceza Kanununun dolandırıcılık veya belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerine göre cezalandırılır
R. ÇEVRE CEZA HUKUKU
Günümüz anlayışına göre, çevrenin korunmasında ceza hukuku araçlarına yer verilmesi inkar edilemez bir gerekliliktir. Çünkü idare hukukunun öngördüğü tedbir ve mekanizmaların insanoğlunun varlığını sürdürmesi bakımından bir önkoşul olan çevrenin korunmasında yetersiz kalmasının ceza normların doğrudan başvurulmasını gerekli kılar. Çevrenin korunmasında ceza hukukuna bağımsız bir şekilde yer verilmesi ise, idari bir düzenlemeye aykırı bir davranışın varlığına veya idarece tesis edilecek başka bir işleme gerek kalmadan çevreye yönelik ihlallerin doğrudan ceza yaptırımına bağlanmasını mümkün kılacaktır. Bu durumda çevreye yönelik hukuka aykırı müdahaleler ceza normlarıyla suç sayılarak cezalandırılmakta ve ceza kanunlarında çevre suçlarına yer verilmektedir[47].
1. TÜRK CEZA KANUNU
5237 S. TCK 2. Kitap 3. Kısım 2. Bölüm’de “Çevreye Karşı Suçlar” düzenlenmiştir. TCK’de her ne kadar idari nitelikte bir yaptırım öngörülmemiş olsa da bu suçların da konu açısından önemi göz ardı edilemez.TCK’deki çevreye karşı işlenen suçlar:
- Çevrenin kasten kirletilmesi (m. 181)
İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Atık veya artıkları izinsiz olarak ülkeye sokan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza iki katı kadar artırılır.
Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan fiillerin, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıklarla ilgili olarak işlenmesi halinde, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Bu maddenin iki, üç ve dördüncü fıkrasındaki fiillerden dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.”
TCK m. 182’de çevrenin taksirle kirletebileceği de düzenlenmiştir. Kısaca söylemek gerekirse, ceza miktarı kasten işlenen suça göre az olacaktır.
- Gürültüye neden olma (m. 183)
İlgili kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi, iki aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Unutulmamalıdır ki, Kabahatler Kanunu m. 36’da gürültü kabahati düzenlenmiştir. Bir fiil ile hem suç hem kabahat işlenirse; Kabahatler Kanunu m. 15’e göre sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilecektir.
- İmar kirliliğine neden olma (m. 184)
Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.
Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
S. ÇEVRENİN KORUNMASINA İLİŞKİN TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN TARAF OLDUĞU ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERDEN BAZILARI
Uluslararası işbirliğine ihtiyacın giderek arttığı, dünya mirası olan canlı, cansız doğal kaynakların ise giderek azaldığı bu dönemde, devletler çok daha fazla birbirinden haberdar ve birbirine bağımlı hale gelmiştir[48]. Bu sebeplerden ötürü uluslararası düzeyde sözleşmeler, protokoller belirlenerek çevrenin korunması amaçlanmıştır.
Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden bazıları aşağıdaki gibidir:
BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ve Cartagena Biyogüvenlik Protokolü
BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü
Ozon Tabakasının Korunmasına Dair Viyana Sözleşmesi ve Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolü
BM Kalıcı Organik Kirleticilere İlişkin Stockholm Sözleşmesi
Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınımının ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin Sözleşme
BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi
Özellikle Su Kuşları Yaşama Alanı olarak Uluslararası Önleme Sulak Alanlar Sözleşmesi (İGA HAVAALANI ÖRNEĞİNİ VER + ÇED)
Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına İlişkin Sözleşme
BM Avrupa Ekonomik Komisyonu Uzun Dönemli Sınırötesi Hava Kirliliği Sözleşmesi ve Avrupa’da Kirleticilerin Sınıraşan Geçişleri Gözlem ve Değerlendirme İşbirliği Program
Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması Sözleşmesi
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi
Akdeniz Kıyısal Bölge ve Deniz Çevresinin Korunması Sözleşmes
Petrol Kirliliğinden Doğan Zararın Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası Sözleşme
VI. SONUÇ
Günümüzde hızlı nüfus artışı, bozuk kentleşme ve teknolojik ilerlemenin sonucu olarak meydana gelen çevre kirliliği toplum refahını olumsuz yönde etkilemektedir.
Yapılan düzenlemeler ise esas itibariyle başarılıdır. Ancak buradaki sorunun, kanunların uygulanması noktasında olduğu kanaatindeyim.
Çevreyi korumalıyız. Aksi takdirde gün geçtikçe daha zor şartlar altında yaşamamız gerekecek. Çalışmamı Kızılderili atasözü ile bitirmek isterim “Dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan emanet aldık.”.
KAYNAKÇA
ÖĞÜTÇÜ Muhlis, Çevre Kolluk İşlemleri, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı Doktora Tezi, İzmir, 2000
YOKUŞ SEVÜK Handan, Çevre Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara, 2017
GÜNEŞ Ahmet M., Çevre Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara, 2019
BELLİ Aziz, AB’ye Tam Üyelik Sürecinde Türk Çevre Politikası Geçmiş-Bugün-Gelecek, Dora Yayıncılık, Bursa, 2019
GÜLER Çağatay, Balık Çiftlikleri ve Çevre, Yazıt Yayıncılık, Ankara, 2011
GÜLER Çağatay, Çevre Kirliliği ve Çocuk, Yazıt Yayıncılık, Ankara, 2011
GÜLER Çağatay, Taş Ocakları ve Çevre, Yazıt Yayıncılık, Ankara 2011
ALICA Süheyla Suzan, Kent Çevre Hukuk, Seçkin Yayınılık, Ankara, 2011
KINACI Bahar, ALBUZ PEHLİVAN Nalan, SEYHAN Güneş, Turizm ve Çevre, Pegem Akademi, Ankara, 2011
OTACI Cengiz, KESKİN İbrahim, Türk Kabahatler Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara, 2010
GÖZLER Kemal, KAPLAN Gürsel, İdare Hukuku Dersleri, Ekin Yayıncılık, Bursa, 2010
GÖZÜBÜYÜK Şeref, TAN Turgut, İdare Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, 2010
PETEK Hasan, Sportif Faaliyetlerden Kaynaklanan Çevre Kirliliği Sebebiyle Çevre Kanunu’na Göre Sorumluluk, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt 7 Sayı 2, İzmir, 2005
GÜDÜK Zeynep, Türk Mevzuatından Çevreyi Kirletenin Hukuki Sorumluluğu, TBB Dergisi Sayı 130, 2017
[1] “Ben olmayan her şey çevredir.” -A. Einstein
[2] GÜLER Çağatay, Çevre Kirliliği ve Çocuk, Yazıt Yayıncılık, Ankara, 2011, s. 1.
[3] YOKUŞ SEVÜK Handan, Çevre Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara, 2017, s. 1.
[4] GÜNEŞ Ahmet M., Çevre Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara, 2019, s. 19.
[5] GÜNEŞ, s. 26.
[6] YOKUŞ SEVÜK, s. 3.
[7] GÜLER, Çevre Kirliliği ve Çocuk, s. 212.
[8] GÜLER, Çevre Kirliliği ve Çocuk, s. 16.
[9] BELLİ Aziz, AB’ye Tam Üyelik Sürecinde Türk Çevre Politikası Geçmiş-Bugün-Gelecek, Dora Yayıncılık, Bursa, 2019, s. 20.
[10] BELLİ, s. 7.
[11] BELLİ, s. 13.
[12] BELLİ, s. 16.
[13] GÜLER Çağatay, Balık Çiftlikleri ve Çevre, Yazıt Yayıncılık, Ankara, 2011, s. 19.
[14] GÜLER, Çevre Kirliliği ve Çocuk, s. 4.
[15] GÜLER, Çevre Kirliliği ve Çocuk, s. 29.
[16] YOKUŞ SEVÜK, s. 21.
[17] YOKUŞ SEVÜK, s. 24.
[18] KINACI Bahar, ALBUZ PEHLİVAN Nalan, SEYHAN Güneş, Turizm ve Çevre, Pegem Akademi, Ankara, 2011, s. 95.
[19] ÇK m. 1, “Bu Kanunun amacı, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır.”.
ÇK m. 2, “…Sürdürülebilir çevre: Gelecek kuşakların ihtiyaç duyacağı kaynakların varlığını ve kalitesini tehlikeye atmadan, hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevresini oluşturan tüm çevresel değerlerin her alanda (sosyal, ekonomik, fizikî vb.) ıslahı, korunması ve geliştirilmesi sürecini, Sürdürülebilir kalkınma: Bugünkü ve gelecek kuşakların, sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence altına alan çevresel, ekonomik ve sosyal hedefler arasında denge kurulması esasına dayalı kalkınma ve gelişmeyi,…” ifade eder.
ÇK m. 3/1-d, “Yapılacak ekonomik faaliyetlerin faydası ile doğal kaynaklar üzerindeki etkisi sürdürülebilir kalkınma ilkesi çerçevesinde uzun dönemli olarak değerlendirilir.”
[20] KvTVKK m. 3, “ “Koruma amaçlı imar plânı”; bu Kanun uyarınca belirlenen sit alanlarında, alanın etkileşim-geçiş sahasını da göz önünde bulundurarak, kültür ve tabiat varlıklarının sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda korunması amacıyla arkeolojik, tarihi, doğal, mimarî, demografik, kültürel, sosyo-ekonomik, mülkiyet ve yapılaşma verilerini içeren alan araştırmasına dayalı olarak; halihazır haritalar üzerine, koruma alanı içinde yaşayan hane halkları ve faaliyet gösteren iş yerlerinin sosyal ve ekonomik yapılarını iyileştiren, istihdam ve katma değer yaratan stratejileri, koruma esasları ve kullanma şartları ile yapılaşma sınırlamalarını, sağlıklaştırma, yenileme alan ve projelerini, uygulama etap ve programlarını, açık alan sistemini, yaya dolaşımı ve taşıt ulaşımını, alt yapı tesislerinin tasarım esasları, yoğunluklar ve parsel tasarımlarını, yerel sahiplilik, uygulamanın finansmanı ilkeleri uyarınca katılımcı alan yönetimi modellerini de içerecek şekilde hazırlanan, hedefler, araçlar, stratejiler ile plânlama kararları, tutumları, plân notları ve açıklama raporu ile bir bütün olan nazım ve uygulama imar plânlarının gerektirdiği ölçekteki plânlardır.”
[21] ÖĞÜTÇÜ Muhlis, Çevre Kolluk İşlemleri, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı Doktora Tezi, İzmir, 2000, s. 169.
[22] GÜNEŞ, s. 69.
[23] GÜNEŞ, s. 53.
[24] ÖĞÜTÇÜ s. 183.
[25] GÜNEŞ s. 55.
[26] GÜNEŞ, s. 56.
[27] Çevre Kanunu m. 2’de Tanımlar başlığı altında bu kavram, “Çevresel etki değerlendirmesi: Gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları” olarak ifade edilmiştir.”
[28] GÜNEŞ, s. 57.
[29] YOKUŞ SEVÜK, s. 214.
[30] 644 S. KHK m. 8/1-f, “Etkili bir çevre yönetimi gerçekleştirmek, atık ve kimyasalların çevre ile uyumunu sağlamak üzere gerekli ekonomik araçları belirlemek ve bu konuda standartlar geliştirmek”
m. 8/1-h, “Atık ve kimyasalların yönetimine ilişkin hedef, politika ve ölçütleri belirlemek”
m. 8/1-j, “ İlgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde atıkların taşınması ile tehlikeli atıkların taşınma lisanslarına ilişkin esasları belirlemek, uygulanmasını sağlamak, izlemek, atık ve kimyasallarla kirlenmiş alanların mevcut kirlilik durumlarını tespit etmek, çevre ve insan sağlığına yönelik risklere ve kirlenmiş alanların iyileştirilmesine ilişkin çalışmaları yapmak ve yaptırmak”
m. 8/1-k, “ Yasaklanacak ve kısıtlanacak yakıt, atık ve kimyasalların ve bunlar ile çevre kirliliğine yol açabilecek diğer maddelerin ithalat ve ihracatına ilişkin ölçütleri belirlemek, uygulanmasını sağlamak”
[31] PETEK Hasan, Sportif Faaliyetlerden Kaynaklanan Çevre Kirliliği Sebebiyle Çevre Kanunu’na Göre Sorumluluk, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt 7 Sayı 2, İzmir, 2005, s. 175
[32] İmar K m. 32, “Ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak başlanan yapılar”
Bu Kanun hükümlerine göre; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine veya ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılarda projelerine ve ilgili mevzuatına aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (…) (3) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur. (Ek cümleler:14/2/2020-7221/10 md.) Yapının imar mevzuatına aykırı olduğuna dair bilgi, tapu kayıtlarının beyanlar hanesine kaydedilmek üzere ilgili idaresince tapu dairesine en geç yedi gün içinde yazılı olarak bildirilir. Aykırılığın giderildiğine dair ilgili idaresince tapu dairesine bildirim yapılmadan beyanlar hanesindeki kayıt kaldırılamaz. (4)
Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. (Değişik cümle:14/2/2020- 7221/10 md.) Bu tebligatın bir nüshası muhtara bırakılır, bir nüshası da Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne gönderilir.
Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister.
Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.”
İmar K. m. 42, “İdari müeyyideler: (1) Madde 42 – (Değişik: 9/12/2009-5940/2 md.) Bu maddede belirtilen ve imar mevzuatına aykırılık teşkil eden fiil ve hallerin tespit edildiği tarihten itibaren on iş günü içinde ilgili idare encümenince sorumlular hakkında, üstlenilen her bir sorumluluk için ayrı ayrı olarak bu maddede belirtilen idari müeyyideler uygulanır.
(Değişik cümle:14/2/2020-7221/11 md.) Ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere ve imar mevzuatına aykırı olarak yapılan ya da 27 nci madde kapsamında ruhsat alınmadan yapılabilen yapılardan aynı maddede belirtilen koşullar sağlanmadan yapılanların sahibine, yapı müteahhidine ve aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere, yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, bin Türk lirasından az olmamak üzere, aşağıdaki şekilde hesaplanan idari para cezaları uygulanır:
a) Bakanlıkça belirlenen yapı sınıflarına ve gruplarına göre yapının inşaat alanı üzerinden hesaplanmak üzere, mevzuata aykırılığın her bir metrekaresi için;
1) I. sınıf A grubu yapılara üç, B grubu yapılara beş Türk Lirası,
2) II. sınıf A grubu yapılara sekiz, B grubu yapılara onbir Türk Lirası,
3) III. sınıf A grubu yapılara onsekiz, B grubu yapılara yirmi Türk Lirası,
4) IV. sınıf A grubu yapılara yirmiüç, B grubu yapılara yirmibeş, C grubu yapılara otuzbir Türk Lirası,
5) V. sınıf A grubu yapılara otuzsekiz, B grubu yapılara kırkaltı, C grubu yapılara elliiki, D grubu yapılara altmışüç Türk Lirası,
idari para cezası verilir. Bu miktarlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında bir Türk Lirasının küsuru da dikkate alınmak suretiyle artırılarak uygulanır. (Ek cümle:14/2/2020-7221/11 md.) (Mülga cümle:25/3/2020-7226/39 md.) (…)
b) Mevzuata aykırılığı yapı inşaat alanı üzerinden hesaplanması mümkün olmayan, yapının cephelerini ve diğer yapı elemanlarını değiştiren veya yapı malzemesi için öngörülen gereklere aykırı bulunan uygulamalar için, Bakanlıkça yayımlanan ve aykırılığa konu imalatın tespiti tarihinde yürürlükte bulunan birim fiyat listesine göre ilgili idarece belirlenen bedelin % 20’si kadar idari para cezası verilir.
c) (a) ve (b) bentlerine göre cezalandırmayı gerektiren aykırılığa konu yapı;
1) Hisseli parselde diğer maliklerin muvafakati alınmaksızın yapılmış ise cezanın % 30’u,
2) Kamuya veya başkasına ait bir parselde yapılmış ise cezanın % 40’ı,
3) Uygulama imar planında veya parselasyon planında “Kamu Tesisi Alanı veya Umumî Hizmet Alanı” olarak belirlenmiş bir alanda yapılmış ise cezanın % 60’ı,
4) Mevcut haliyle veya öngörülen bir afet tehlikesi karşısında can ve mal emniyetini tehdit ediyor ise cezanın % 100’ü,
5) Uygulama imar planı bulunan bir alanda yapılmış ise cezanın % 20’si,
6) Yapılaşmaya yasaklanmış bir alanda yapılmış ise cezanın % 80’i,
7) Özel kanunlar ile belirlenmiş özel imar rejimine tabi bir alanda yapılmış ise cezanın % 50’si,
8) Ruhsatsız ise cezanın % 180’i,
9) Ruhsatı hükümsüz hale gelmesine rağmen inşaatı sürdürülüyor ise cezanın % 50’si,
10) Yapı kullanma izin belgesi alınmış olmakla birlikte, ruhsat alınmaksızın yeni inşaî faaliyete konu ise cezanın % 100’ü,
11) İnşaî faaliyetleri tamamlanmış ve kullanılmıyor ise cezanın % 10’u,
12) İnşaî faaliyetleri tamamlanmış ve kullanılıyor ise cezanın % 20’si,
13) Çevre ve görüntü kirliliğine sebebiyet veriyor ise cezanın % 20’si,
(a) ve (b) bentlerinde belirtilen şekilde tespit edilen para cezalarının miktarına göre ayrı ayrı hesap edilerek ilave olunur. Para cezalarına konu olan alanın hesaplanmasında, aykırılıktan etkilenen alan dikkate alınır.
ç) (Ek:25/3/2020-7226/39 md.) Bu fıkra uyarınca idari para cezası verilmesini gerektiren aykırılığa konu alan ile bu alanın bulunduğu arsa veya arazinin emlak vergisine esas asgari metrekare birim değerinin çarpımı ile bulunan bedel kadar idari para cezası yukarıdaki bentlere göre verilen para cezalarına ayrıca ilave edilir. Bu fıkraya göre verilen idari para cezasının ilgilisine tebliğinden itibaren bir ay içinde aykırılığın giderilmesi ve yapının mevzuata uygun hale getirilmesi halinde bu bent uyarınca ilave edilen para cezası tahsil edilmez. 6694-1
18, 28, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 40 ve 41 inci maddelerde belirtilen mükellefiyetleri yerine getirmeyen veya bu maddelere aykırı davranan yapı veya parsel sahibine, harita, plan, etüt ve proje müelliflerine ve gözetmenlerine, fenni mesullere, yapı müteahhidine ve şantiye şefine, ilgisine göre ayrı ayrı olmak üzere ikibin Türk Lirası, bu fiillerin çevre ve sağlık şartlarına aykırı olması halinde dörtbin Türk Lirası, can ve mal emniyetini tehdit etmesi halinde altıbin Türk Lirası idari para cezası verilir.(1)
Yapıldığı tarih itibarıyla plana ve mevzuata uygun olmakla beraber, mevcut haliyle veya öngörülen bir afet tehlikesi karşısında can ve mal emniyetini tehdit ettiği veya edeceği ilgili idare veya mahkeme kararı ile tespit olunan yapılara, ilgili idarenin yazılı ikazına rağmen idarece tanınan süre içinde takviyede bulunmayan veya bu yapıları 39 uncu madde uyarınca yıkmayan yapı sahibine onbin Türk Lirası idari para cezası verilir.
27 nci maddeye göre (…)(2) belirlenmiş köy yerleşik alanı ve civarı sınırları içinde köyün nüfusuna kayıtlı olan ve köyde sürekli oturanlar tarafından, projeleri (…)(2) (…)(2) fen, sanat ve sağlık şartlarına uygun olmasına rağmen valilik onayı alınmadan ve muhtarlığa bildirim yapılmadan konut ve zatî maksatlı tarım ve hayvancılık yapısı inşa edilmesi halinde yapı sahibine bin Türk Lirası idari para cezası verilir. Bu yapılardaki diğer aykırılıklar ve ruhsata tabi tarım ve hayvancılık maksatlı yapılardaki aykırılıklar için verilecek olan idari para cezası, bin Türk Lirasından az olmamak üzere, ikinci fıkraya göre hesaplanan toplam ceza miktarı uygulanır.(2)
Yukarıdaki fıkralarda belirtilen fiil ve hallerin, yapının inşa edilmesi süreci içinde tekrarı halinde, idari para cezaları bir kat artırılarak uygulanır.
Yukarıdaki fıkralar uyarınca tahsil olunan idari para cezaları, aynı fiil nedeniyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesine göre mahkûm olanlara faizsiz olarak iade edilir.
Yapının bu Kanuna, ilgili diğer mevzuata, plana, ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere uygun hale getirilmesi için idarenin yazılı izni dahilinde yapılan iş ve işlemler mühür bozma suçu teşkil etmez.
Müelliflerin, fenni mesul mimar ve mühendislerin, yapı müteahhitlerinin, şantiye şefi mimar ve mühendislerin, imar mevzuatına aykırı fiillerinden dolayı verilen cezaları ve haklarındaki kesinleşmiş mahkeme kararları, kendi kayıtlarına işlenmek ve ilgili mevzuata göre cezai işlem yapılmak üzere, üyesi bulundukları meslek odasına ve Bakanlığa ilgili idarece bildirilir. Bu kişiler, verilen ceza süresi içinde yeni bir iş üstlenemez.
Yapı müteahhidinin yetki belgesi;
a) Yapım işinin ruhsata ve ruhsat eki etüt ve projelere aykırı olarak gerçekleştirilmesi ve 32 nci maddeye göre verilen süre içinde aykırılığın giderilmemesi halinde beş yıl,
b) Yapım işinde ruhsat eki etüt ve projelere aykırı olarak gerçekleştirilen imalatın can ve mal güvenliğini tehdit etmesi halinde on yıl,
c) Bakanlıkça olumsuz kayıt değerlendirmesi yapılan hallerde bir yıl, süreyle Bakanlıkça iptal edilir. Yapı müteahhidinin, yapım işlerinden doğan vergi ve sigorta primi borçlarını ödememesi ve diğer sorumluluklarını yerine getirmemesi hallerinde yetki belgesi bir yıldan az olmamak üzere Bakanlıkça iptal edilir ve bunlara sorumluluklarını yerine getirinceye kadar yeni yetki belgesi düzenlenmez. Yetki belgesi iptal edilen yapı müteahhidi yeni yetki belgesi düzenleninceye kadar yeni iş üstlenemez, ancak mevcut işlerini tamamlar. Yetki belgeli yapı müteahhidi olmaksızın başlanılan yapının ruhsatı iptal edilir ve yapı mühürlenir.
[33] “Kontrolsüz üremeyi önlemek amacıyla, toplu yaşanan yerlerde beslenen ve barındırılan kedi ve köpeklerin sahiplerince kısırlaştırılması esastır. Bununla birlikte, söz konusu hayvanlarını yavrulatmak isteyenler, doğacak yavruları belediyece kayıt altına aldırarak bakmakla ve/veya dağıtımını yapmakla yükümlüdür.”
[34] 2-Hayvan sahipleri, sahip oldukları hayvanlardan kaynaklanan çevre kirliliğini ve insanlara verilebilecek zarar ve rahatsızlıkları önleyici tedbirleri almakla yükümlü olup; zamanında ve yeterli seviyede tedbir alınmamasından kaynaklanan zararları tazmin etmek zorundadırlar.
3-Ev ve süs hayvanı satan kişiler, bu hayvanların bakımı ve korunması ile ilgili olarak yerel yönetimler tarafından düzenlenen eğitim programlarına katılarak sertifika almakla yükümlüdürler.
6-Ev ve süs hayvanlarının üretimini ve ticaretini yapanlar, hayvanları sahiplenen ve onu üretmek için seçenler annenin ve yavrularının sağlığını tehlikeye atmamak için gerekli anatomik, fizyolojik ve davranış karakteristikleri ile ilgili önlemleri almakla yükümlüdür
[35] “Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanununda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaktır.”
[36] Hayvanlara tıbbî ve cerrahi müdahaleler sadece veteriner hekimler tarafından yapılır.
Kontrolsüz üremenin önlenmesi için, hayvanlara acı vermeden kısırlaştırma müdahaleleri yapılır.
[37] Bir hayvan neslini yok edecek her türlü müdahale yasaktır.
[38] 1-Hayvanların, yaşadıkları sürece, tıbbî amaçlar dışında organ veya dokularının tümü ya da bir bölümü çıkarılıp alınamaz veya tahrip edilemez.
2-Ev ve süs hayvanının dış görünüşünü değiştirmeye yönelik veya diğer tedavi edici olmayan kuyruk ve kulak kesilmesi, ses tellerinin alınması ve tırnak ve dişlerinin sökülmesine yönelik cerrahi müdahale yapılması yasaktır. Ancak bu yasaklamalara; bir veteriner hekimin, veteriner hekimliği uygulamaları ile ilgili tıbbî sebepler veya özel bir hayvanın yararı için gerektiğinde tedavi edici olmayan müdahaleyi gerekli görmesi veya üremenin önlenmesi durumlarında izin verilebilir.
3-Bir hayvana tıbbî amaçlar dışında, onun türüne ve etolojik özelliklerine aykırı hale getirecek şekilde ve dozda hormon ve ilaç vermek, çeşitli maddelerle doping yapmak, hayvanların türlerine has davranış ve fizikî özelliklerini yapay yöntemlerle değiştirmek yasaktır.
[39] MPK m. 2, “a) Milli park; bilimsel ve estetik bakımından, milli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak değerleri ile koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip tabiat parçalarını. b) Tabiat parkları; bitki örtüsü ve yaban hayatı özelliğine sahip, manzara bütünlüğü içinde halkın dinlenme ve eğlenmesine uygun tabiat parçalarını, c) Tabiat anıtı; tabiat ve tabiat olaylarının meydana getirdiği özelliklere ve bilimsel değere sahip ve milli park esasları dahilinde korunan tabiat parçalarını, d) Tabiatı koruma alanı; bilim ve eğitim bakımından önem taşıyan nadir, tehlikeye maruz veya kaybolmaya yüz tutmuş ekosistemler, türler ve tabii olayların meydana getirdiği seçkin örnekleri ihtiva eden ve mutlak korunması gerekli olup sadece bilim ve eğitim amaçlarıyla kullanılmak üzere ayrılmış tabiat parçalarını, İfade eder.”
[40] Ruhsatsız yapı yasağı: Madde 16 – Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile bunların korunma alanlarında ruhsatsız olarak inşaat yapmak yasaktır. Buralarda ruhsatsız olarak yapılacak inşaatlar ile, koruma amaçlı imar planlarında, plana; sitlerde, sit şartlarına aykırı olarak inşa edilen yapılar hakkında imar mevzuatına göre işlem yapılır.
[41] Yetişmiş veya yetiştirilmiş fidanları kesmek, sökmek, ekim sahalarını bozmak, yaş ağaçları boğmak, yaralamak, tepelerini veya dallarını kesmek veya koparmak veya ağaçlardan yalamuk, pedavra hartama çıkarmak;
[42] Dikili yaş veya kuru ağaçları kesmek veya bunları kökünden sökmek veya bunlardan kabuk veya çıra veya katran veya sakız çıkarmak, yatık veya devrik ağaçları kesmek veya götürmek, kök sökmek, kömür yapmak
[43] a) Devlet ormanlarında; Orman İdaresince belirlenen konak yerlerinden başka yerlerde gecelemek
[44] b) Ormanlarda izin verilen ve ocak yeri olarak belirlenen yerler dışında ateş yakmak veya izin verilen yerlerde yakılan ateşi söndürmeden mahalli terketmek,
c) Ormanlara sönmemiş sigara veya yangına dolaylı olarak yol açabilecek madde atmak,
d) Ormanlara dört kilometre mesafede veya bu Kanunun 31 inci ve 32 nci maddeleri kapsamına giren köyler hudutları içinde anız veya benzeri bitki örtüsü yakmak,
[45] “Orman Kanununa aykırılık oluşturan fiillerden dolayı elkonulan ağaç, tomruk, kereste , yakacak ve sair mahsuller, vazifeli orman memurları tarafından muhafaza edilmek üzere orman depolarına, orman deposu yoksa ve fiilin işlendiği yer belediye hudutlarında ise o yer belediyesine, köy hudutları içinde ise o köy muhtarına , yokluğunda vekiline, onun da yokluğunda ihtiyar heyeti üyelerinden birine yediemin senedimukabilinde teslim olunur. Belediye veya köy yetkililerine teslim edilen bu mallar en kısa zamanda orman depolarına idarece nakledilir. Bunlardan çürüyecek veya bozulacak olanlar muhafazası zor ve masraflı bulunanlar, Ceza Muhakemesi Kanununun 132nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları hükümlerine uygun olarak orman işletme müdürlüklerinin müsadereli mallar satış komisyonlarınca, mahallinde veya pazar yerlerinde ilan edilmek suretiyle derhal satılır.”
[46] KINACI, ALBUZ PEHLİVAN, SEYHAN, s. 111
[47] GÜNEŞ, s. 253
[48] KINACI, ALBUZ PEHLİVAN, SEYHAN, s. 7